7 Temmuz 2008 Pazartesi

bir hikaye ekleniyor

Parçalar birleşiyor. O kadar kopuklarmış ki anlayamayışıma pek şaşmıyorum. Başka bir dünya daha gördüm. Aslında çok uzun zamandır var olan. O dünyaya kapısından baktım. İçeriye adımımı atıp atmadığımdan emin değilim. Her yeni başıma gelende olduğum halimdendim. Bir tavrım var istemsiz takındığım. Gözlerim, anlamak istediğini çok açık belli ediyordu. Biraz korkutucuydum belki. İnsanların ortada olanı görüş alanımdan nasıl beceriksizce kaçırışını şimdi görebiliyorum. Çok garip gördüğün ama algılayamadığın, bir şeyi bir zaman sonra gözünün önünde tekrar canlandığında algılayabilmek.

Oradan buradan eksikler yağıyor. Hep bir sorgulama halindeydim. Kafamın için yüzlerce soru dolaşıyordu. Her şeyi soru haline getirişlerini anlayamamışım. Bütün o insanlar, mekanlar çok kurnazca hazırlanmış bir oyunun sahnesi sanki. Başla dedikleri an, oyunlardan çok uzak kalmış hayatımdan atlamıştım tam orta yerine. Doğaldı davranışlarım, ama doğal olan tek şey bendim. Bu zorlaştırdı. Çünkü ben; doğama aykırıyım onların doğallarında bir yabancıyım sanmıştım. Yabancılığı yarattıklarını anlayamıyordum, parçalar etrafta saçılmışken. Bir sökükten çıkmış iplik parçasını yakaladım. Gerisi saçıldı önüme. Takılarak da olsa geldim sonucuna.

Sonuç kötü. Kirli. Bozulmuş bir boyut. “Farklı dünyaların insanları” bir eski türk filmi repliği benim hayatımın içerisinde ne kadar doğru bir saptama oldu. Filmlerde ki gibi bir son imkansız. Bu lafın söylendiği yerde gelecek görülmez. Yaşanamaz. Bu söz bir yakarış olamaz, tartışma konusu değildir. Açıklamalarda yer alamaz. Yalnızca bitiş olabilir. Bitirilmesi gereken yerdir. Bu düşünceyle farklı dünyaları kaynaştırmaya çalışırken geçirdiğim süre uzun oldu. Kopma noktası yaşadım. Yaşamak istemezdim. “Fark” nedir, nasıl büyük bir etkidir. Ne kadar imkansızdır o zaman anladım. Anlamam gerekenden çok zaman sonra. Sadece düşünebildiklerimle karar vermem gereken zamandan hayli uzak. Yaşananlarla görmek daha kesin bir sonuç olsa da; iç açıcı değil.

Bütün sorularımın cevaplarını aldım. O yüzden iyiyim. İlk defa iyiyim. İlk defa görüşüm bu kadar açık. Hiçbir söz duymadım bitişin üstüne. Çok defa yaşadım bunu. Her insanın hayatından, bir çok insan geçer olmuş. Herkesin birden fazla hikayesi var artık, birden fazla insanla. Benim birden fazla yaşadığımıysa, kimseden duymadım henüz. Hepsi için kafam doldu. Unutabilmemin sebebi yalnızca düğümleri yutabilmemdi. Çözülmemiş, onlarca düğüm boğazımdan aşağıya inmek zorunda kaldı. Uzun sessizlikler yaşadım. Sonucu yine sessizlik olan. Bu kez uzun sessizlikleri düşünmeden bitti. Bu kez de aynısından yaşamaya hazırlamışken kendimi, daha en başından. Olmadı. Çünkü netleşti kafam. Birleşti parçalar; görünen o ki buydu yaşanan. Bundan ibaret olacaktı. Devamı hiç yoktu ki zaten. Gelecek hiç yoktu. Hiç düşünülmemişti ki. Belki; başı ve sonu geçirilen zaman boyunca bir kez sorulsaydı, yalanlar olacaktı. İlerisi varmış gibi cümleler dökülecekti dilimizden. Sorulmadı, hiç konuşulmadı, çünkü çok derinlerde bir yerlerdeydi. Kendin bile bilemezsin böyle şeyleri. O kadar içerde, ve aslında o kadar kesindir.

Ama o parçalar… gizlenen parçalar. Görmemem gerekirdi zaten evet. Ama görebilirdim. Görmememi sağlamak için çabalıyorlardı. Farkında bile değillerdi belki, ama hepimiz o oyundaydık. Görüntüler var şimdi. Daha önceden seslerini duymadığım. Şimdi her biri net. Sesler var, kime aitti anlamadığım. Şimdi karşımda konuşuyorlar. Hissettiklerim bile, kafamdan geçenler bile, kelimeler eksikmiş. Şimdi tamam. Tamam her şey. Bittik biz. Ben yoruldum çok. Üzüldüm de, çünkü kötü bir şeydi yapılan. Ama önemli değil artık. Uzun zaman çekeceğimi sandığım o öldüren bilinmezlik yok. Tamamım şuan. Bir kez daha, birden fazla yaşadığım bu yanlışlık, yine bir hoşça kala bitiyor. Yeniden başa alınıyor hayat. Siliniyor geleceğe eklenmişlerden her şeyin sahibi, kırıntıları bile. Geçmişe yaşanan biten bir hikaye ekleniyor. Başı iki kişiyle başlayan. Sonucunu yazan, çizen, oynayan, ben.

Hiç yorum yok: